IŞIK TANRIÇASI

Kanada çorak, yabani ve doğal bir yerken, Alaska tepeleri yakınlarında çok bencil ve zalim bir Thinkleet ya da bir Ogre yaşarmış. O zamanlar her yer çok karanlık ve sislerle kaplıymış çünkü gökyüzünde ne güneş varmış ne ay, ne de yukarıda yıldızlar ve gök cisimleri parıldarmış. Kayalıklar arasında kendilerine ev yapan kertenkelelerden birazcık daha iyi koşullarda yaşayan birkaç acınası sefil insan ancak el yordamıyla bulurmuş aradıklarını. Thinkleet, kuzeyin soğuk topraklarında başıboş dolaşırken baş döndüren güzelliğiyle karanlıkta bile ışıyan bir genç kız ile tanışmış. Genç kız onunla evlenmeye razı olmuş ve sonra evlenmişler. Evlendikten sonra adam genç kızı Kanada’daki mütevazı kulübesine götürmüş. Herkes bu kadar kaba saba, zalim ve bencil bir adamın böylesine iyi ve güzel bir eş bulmasına şaşıp kalmış. Bu genç kızın tatlı ve mutlu yüzüne her kim bakarsa hemen neşe ve cesaretle dolup taşarmış. Ama Thinkleet’in karısını çok kıskandığı bilinirmiş ve karısı herkese ış...