TİLKİ ve GELİNCİK ♫




Bir gün gelincik tilkiye demiş ki, "İkimizin de ne eşi var, ne çocuğu. Gel beraber yaşayalım ve her şeyimizi paylaşalım, hayat daha kolay olur." Tilki bu öneriyi kabul etmiş ve beraber yaşamaya başlamışlar.

İşleri güçleri kuşları yakalayıp yemekmiş. Yine bir gün çalıların arasında avlanırken bir kuytuda beç tavuğu yumurtaları olduğunu fark etmişler. Tilki hemen "Şu beç tavuğunu yakalayalım!" demiş ve bir tuzak kurup tavuğu avlamış.

Eve döndüklerinde tilki tavuğu ve yumurtalarını pişirme görevini gelinciğe vermiş ve biraz dinlenmek üzere yatıp uyumuş. Gelincik hemen işe koyulmuş. Beç tavuğu kızarmaya başlayınca odaya enfes bir koku yayılmış. Burnuna gelen kokuya dayanamayan gelincik önce bütün tavuğu, sonra da yumurtaları bir güzel mideye indirmiş. Karnı doyunca yumurta kabuklarını toplayıp temizlemiş ve bir köşeye saklamış. Tavuğun tüylerini ve ayaklarını da şöminede yanan ateşe atmış. Sonra o da uyumuş.

Ateşte yanan tüyler çok geçmeden rahatsız edici bir koku yaymaya başlamışlar. Yanık kokusu tilkiyi uyandırmış. O da dönüp gelinciği uyandırmış ve sormuş: "Nerede bizim beç tavuğu?" Gelincik "ateşe koymuştum, uyuyakalmışım, tavuk da yanıp kül olmuş," diye yanıt vermiş.

Tilki elbette gelinciğin her şeyi yiyip bitirdiğini anlamış, ama sesini çıkarmamış. Onun yerine demiş ki: "Bu durumda karnımızı doyurmak için tekrar avlanmamız lazım, yine dışarı çıkacağız." Gelincik. "Sen git, ben geliyorum," demiş tilkinin ardından, ama karnı tok olduğu için yerinden kıpırdamamış, tembel tembel oturduğu yerde oturmuş ve çok geçmeden uyuyakalmış.

Dışarı çıkan tilki fazla uzaklaşmamış. Muz ağacından birkaç yaprak koparmış ve uyuyan gelinciğin yanına geri dönmüş. Onu muz yapraklarıyla uyandırmadan güzelce sarmış ve bağlayıp paket yapmış. Sonra da başlamış gelinciği bir temiz pataklamaya. Gelincik uyanıp acı içinde feryat etmiş, ama boşunaymış. Nihayet tilki durmuş ve gelinciği çalıların arasına fırlatmış. Gelincik orada inlemeye devam etmiş, kendisine vuranın kim olduğunu hala bilmiyormuş.

Aradan bir süre geçtikten sonra tilki hiçbir şey olmamış gibi çalılara gelmiş ve gelinciği ayağının ucuyla dürterek "Bu paket de neyin nesi böyle?" diye sormuş. Gelincik "Benim ben," demiş, "o paket benim dostum." "Neler oldu?" diye sormuş tilki. "Biri geldi, beni muz yapraklarına sardı, sonra bir güzel patakladı," diye ağlaşmış gelincik. "Kim olduğunu biliyor musun?" sormuş tilki. "Hiçbir fikrim yok" diye karşılık vermiş gelincik. Tilki üzülmüş, gelinciği çözmüş ve yaptığından pişman olmuş.

Birkaç gün sonra gelinciğin bir akrabası danslı ve eğlenceli, büyük bir parti vermiş. Tilki de davetliymiş bu partiye, yalnız biraz geç katılabileceğini bildirmiş. Gelincik yıkanmış, şık kıyafetlerini giymiş, sonra bir köşeye sakladığı yumurta kabuklarını çıkarıp süs olarak kafasına takmış. Kabukların tepesine de beç tavuğunun tüyünü dikmiş. Sonra akrabalarının partisine gitmiş ve geç saatlere kadar dans edip eğlenmiş. İlerleyen saatlerde söz verdiği gibi tilki de partiye gelmiş, bir kenarda oturup dans edenleri izlemeye başlamış.

Gelincik bir ara eline bir flüt almış, hem çalıp hem söylemiş: "Koskoca beç tavuğunu ne de güzel mideye indirdim, of çok enfesti tadı, füyt, füyt, füyt." Tilki şarkının sözlerini duyunca sinirlenmiş, hemen eline bir davul alıp başlamış çalmaya: "Ben de muz yapraklarına sardım seni, aman da ne iyi yaptım, güm be de güm güm!" Gelincik şarkıyı duyup kendisini kimin patakladığını anlayınca fırlayıp tilkinin üstüne atlamış. Başlamışlar alt alta üst üste kavga etmeye. Tilki gelinciğin kulaklarını çekmiş, gelincik tilkininkilere asılmış. Sonunda ikisinin de kulakları birbirlerinin elinde kalmış.

Bu kavgaya kadar tilkilerin kısa, gelinciklerin uzun kulakları olurmuş. O gün bugündür tam tersi olmuş.


Çeviren: İlsu Dirgin
Editör: Nuray Önoğlu
(Svahili / Doğu Afrika masalı)
Dinlemek için: https://anchor.fm/altug-hasozbek/episodes/Tilki-ve-Gelincik-ed6tjd













Comments

Popular posts from this blog

BİR GÖZ, İKİ GÖZ, ÜÇ GÖZ ♫

GEYİK PRENS VE KIZ KARDEŞİ

KRİSTAL KÜRE