KAPLUMBAĞA ve SU AYGIRI )


Bir zamanlar bir pınarın kıyısında yaşayan ve oralarda yetişen küçük soğanlarla beslenen bir kara kaplumbağası varmış. Günlerden bir gün, nehrin içinden bir su aygırı karaya çıkıvermiş. Bunu gören kaplumbağanın korkudan ödü patlamış. Birkaç gün sonra bu kez bir fil görmüş kaplumbağa. Bu kez şaşkınlıktan dili tutulmuş. Biraz sakinleşince kendi kendine demiş ki, "Daha birkaç gün önce su aygırı kadar büyük hayvanların olduğunu bile hayal edemezken, şimdi su aygırının en güçlü hayvan olmadığını biliyorum".

Kaplumbağa çok akıllı bir hayvanmış ve su aygırının suda, filin ise karada yaşadığını anlamış. O yüzden su aygırına gidip şöyle demiş: "Sevgili dostum, fil her yerde senden daha güçlü olduğu anlatıp duruyor. Bana küçük bir armağan verirsen hakkında neler anlattığını sana söylerim". Su aygırı gülmüş, "Sen de çok aptalsın, saçmalık bu! Ormandaki bütün hayvanlar içinde benim kadar güçlüsü olduğuna inanmam! Kim benim gibi hem suda yaşayıp, hem uzun saatler karada dolaşabilir ki?" Kaplumbağa kurnazca karşılık vermiş: "Ben değil, sensin aptal. Seni ben bile yenerim." Kocaman su aygırı o ufacık şeye küçümseyerek bakmış. "Ah zavallı kaplumbağa, beni nasıl yenmeyi düşünüyorsun acaba?" "İnanmıyorsan uzun bir halat alıp iki ucundan karşılıklı çekelim," demiş kaplumbağa, "Beni suya düşürebilirsen kazanırsın. Saat tam 12’de başlayalım! Seni yenersem, bir armağan isterim ama."

Bunu der demez aceleyle uzaklaşmış ve doğru filin yanına koşmuş. "Baksana fil kardeş," demiş, "şu su aygırı var ya, senden daha güçlü olduğunu söylüyor." Fil şaşırmış ve kızmış "Nasıl benden daha güçlü olabilir? Olmaz öyle şey!" demiş. Kaplumbağa konuşmaya devam etmiş: "Şu elimde gördüğün halatı bana su aygırı verdi. Saat tam 12’de karşılıklı halatı çekip kapışacakmışsınız." Fil kaplumbağaya pek güvenmemiş ve anlattıklarının doğruluğuna inanmadığını söylemiş. Bunun üzerine kurnaz kaplumbağa "Sevgili fil, madem öyle diğer uçta halatı ben çekeceğim, var mısın benimle kapışmaya?" demiş. File göre hava hoşmuş. "Nasılsa kaplumbağayı yener, sonra da ondan kurtulurum," diye düşünmüş. Kaplumbağa oradan ayrılmadan önce "Saat tam 12’de halatın gerildiğini görürsen, bil ki ucunda ben varım. Ama seni yenersem, bir armağan isterim," diye eklemiş.

Saat tam 12’de halatın gerildiğini gören fil tüm gücüyle asılıp çekmeye başlamış. Su aygırı da diğer uçtan aynısını yapıyormuş. Kaplumbağa ise çalıların arasına gizlenmiş sırıtarak bu iki kocaman hayvanın nasıl kapıştığını izliyormuş. Fil "Beni çekiyor," diye hayret etmiş, utancını gizleyemiyormuş. Su aygırı da diğer tarafta öfkeyle "Bir kaplumbağa beni nasıl çekebilir!’ diye söyleniyormuş.

Sonunda iki hayvan da bitkin düşmüş, biri karada öteki suda serilip kalmış. Kaplumbağa ilkin filin yanına gidip sormuş: "Neler yapabildiğimi gördün mü?" Fil soluk soluğa konuşmuş: "Çok güçlüsün, kabul. Peki, ne yaptın da ben seni birazcık bile çekemedim?" "Tırnaklarımı toprağa gömüp sıkı sıkı tutundum," diye cevaplamış kaplumbağa, "o yüzden beni yerimden oynatamadın". Böylece fil söz verdiği armağanı vermek zorunda kalmış.

Ardından su aygırının yanına gitmiş kaplumbağa. Bu sefer de su aygırı hakkını teslim etmiş kaplumbağanın: "Çok güçlüsün. O kadar ufak tefek olmana rağmen, seni çekmeyi başaramadım. Nasıl yaptın bunu?" File verdiği cevabın aynısını vermiş kaplumbağa. Bunun üzerine su aygırı kaplumbağaya armağanını vermiş ve eklemiş: "Küçük kaplumbağa, ormandaki küçük hayvanların en kuvvetlisi sensin! Başka kimse beni çekemezdi. Şimdi ormanlar kralı aslana gidecek ve sana buradaki en güçlü hayvan olduğunu gösteren yazılı bir belge vermesini isteyeceğim!"

Su aygırı gerçekten de aslana gidip her şeyi anlatmış. Ancak belgenin verilebilmesi için kaplumbağanın gelip ne kadar güçlü olduğunu aslana bizzat göstermesi gerekiyormuş. Tabii bugüne kadar böyle bir şey gerçekleşmemiş, kaplumbağanın da hiçbir zaman bir belgesi olmamış. Ama öyle bir belgeye ihtiyacı da yokmuş zaten. Çünkü akıllı olmak daima bir belge sahibi olmaktan daha önemliymiş hayatta.

Çeviren: İlsu Dirgin
Editör: Nuray Önoğlu
Kamerun masalı
Dinlemek için: https://anchor.fm/dashboard/episode/edjfjs




Comments

Post a Comment

Popular posts from this blog

BİR GÖZ, İKİ GÖZ, ÜÇ GÖZ ♫

GEYİK PRENS VE KIZ KARDEŞİ

KRİSTAL KÜRE