FLAMINGOLARIN ÇORAPLARI ♫




Günün birinde engerekler büyük bir dans partisi vermişler. Dişi kurbağaları, erkek kurbağaları, flamingoları, timsahları ve balıkları davet etmişler. Balıklar yürüyemedikleri için dans da edememişler ama parti nehir kıyısında verildiği için kuma çıkıp kuyruklarıyla alkış tutumuşlar.

Timsahlar iki dirhem bir çekirdek olmak istedikleri için boyunlarına muzlardan yapılma birer kolye takmışlar, Paraguay puroları tüttürmüşler. Bütün vücutlarına balık pulları yapıştıran erkek kurbağalar ise yüzer gibi kımıl kımıl yürüyorlarmış. Ne zaman nehir kıyısından ağır ağır geçseler balıklar onlara bağırıp dalga geçiyormuş.

Dişi kurbağalar her yerlerine esanslar sürünmüşler; iki ayak üstünde kalkıp yürüyorlarmış. Ayrıca hepsinin boynunda küçük fenerler gibi sallanan birer ateş böceği asılıymış.

Ama içlerinde en güzelleri engereklermiş. İstisnasız hepsi kendi renginde dansçı kıyafeti giymiş. Kırmızı engerekler kırmızı tülden etek giymişler; yeşil olanların yeşil tülü, sarıların sarı bir tülü, çıngıraklı yılanların ise kiremit rengi ile kül rengi şeritlerle boyanmış gri bir tülü varmış.

Yılanlar arasında en göz alıcı olanları ise mercan yılanlarıymış; upuzun kırmızı, beyaz ve siyah renkli şifon etekler giyinmişler ve fıkır fıkır oynuyorlarmış. Onlar dans edip kuyruklarının üstünde fır fır döndükçe izleyen bütün misafirler deli gibi alkışlıyormuş.

Bir tek o zamanlar bacakları beyaz, burunları ise şimdiki gibi yine kocaman ve eciş bücüş olan flamingolar üzgünmüş, çünkü çok zeki olmadıkları için nasıl süsleneceklerini bilememişler. Herkesin, özellikle de mercan yılanlarının kıyafetlerine imrenerek bakıyorlarmış. Ne zaman önlerinden bir engerek geçip kırıtsa, tüllerini dalga dalga savursa flamingolar kıskançlıktan çatlıyormuş.

Derken bir flamingo demiş ki “Ben biliyorum ne yapacağımızı. Biz de kırmızı, beyaz ve siyah renkli çoraplar giyeceğiz, mercan yılanları bize aşık olacak, görürsünüz.” Sonra hepsi birden uçup nehrin öte yakasına geçmiş ve köyün bakkallarından birinin kapısına çalmışlar. “Tak tak tak!” diye vurmuşlar ayaklarıyla. “Kim o?” diye karşılık vermiş bakkal. “Biz flamingolarız. Kırmızı, beyaz, siyah çoraplarınız var mı?” demişler. “Hayır, yok!” diye cevap vermiş bakkal. “Deli misiniz? Dünyanın hiçbir yerinde öyle çorap bulamazsınız.”

Bunun üzerine flamingolar başka bir bakkala gitmişler. “Tak tak tak! Kırmızı, beyaz, siyah çoraplarınız var mı?” Bakkal cevap vermiş: “Ne dediniz? Kırmızı, beyaz ve siyah mı? Dünyanın hiçbir yerinde öyle çorap yok ki. Siz delirmişsiniz. Kimsiniz siz?” “Biz flamingolarız,” diye yanıtlamışlar. Bu sefer bakkal demiş ki: “O zaman kesin kaçık flamingolarsınız.”

Oradan da başka bir bakkala gitmişler. “Tak tak tak! Kırmızı, beyaz, siyah çorap var mı sizde?” Bakkal bağırmış: “Ne renk ne renk? Kırmızı, beyaz, siyah mı? Ancak sizin gibi koca burunlu kuşların aklına gelir öyle çoraplar aramak. Hemen gidin buradan!” Sonra adam çalı süpürgesiyle kovalamış hepsini.

Flamingolar neredeyse bütün bakkalları gezmişler, hepsinden deli diye kovulmuşlar. Flamingolar hayal kırıklığı içinde nehir kenarına geri dönmüş. O sırada nehirden su içmeye giden bir tatu, flamingoları alaya almak istemiş. Alayla havalı bir selam verip demiş ki: “İyi akşamlar flamingo beyefendiler, hanımefendiler! Ben sizin ne aradığınızı biliyorum. Öyle çorapları hiçbir bakkalda bulamazsınız. Belki Buenos Aires’te olabilir, ama onu da postayla sipariş vermeniz gerek. Benim baykuş baldızda öyle çoraplar var. Gidin ondan isteyin, size kırmızı, beyaz, siyah çorap verir.”

Flamingolar çok sevinmiş, tatuya çok teşekkür ettikten sonra uçarak tatunun baldızı başkuşa gitmişler; baykuşun inine varmışlar ve demişler ki: “İyi geceler, baykuş! Senden kırmızı, beyaz, siyah çorap istemeye geldik. Bugün engereklerin büyük dans partisi var. Biz bu çorapları giyersek mercan yılanları bize aşık olur.” “Memnuniyetle! diye yanıtlamış baykuş. Bir saniye bekleyin, hemen geliyorum.” Sonra flamingoları orada bırakmış ve uçup çorapları getirmeye gitmiş. Kısa bir süre sonra da çoraplarla geri dönmüş. Ama bunlar çorap değil, baykuşun daha yeni avladığı yılanlardan çıkardığı güzeller güzeli mercan yılanlarının derileriymiş. “İşte çoraplar, demiş baykuş. Ama siz hiç merak etmeyin, tek bir şeyi unutmayın yeter: bütün gece dans edin, tek bir an bile durmayın. Yan yan dans edin, gaganızın üstünde, başınızın üstünde durarak dans edin, nasıl isterseniz öyle dans edin. Ama sakın bir an bile durmayın, çünkü o zaman dans etmek yerine ağlarsınız.”

Ama flamingolar pek ahmak oldukları için bunun ne büyük bir tehlike olduğunu anlamamışlar. Sevinçten deliye dönmüşler ve boru şeklindeki mercan yılanlarının derilerinden ayaklarını içleri sokarak çorap gibi giymişler. Keyiften dört köşe olup dansa gitmişer.

Flamingoları o güzelim çoraplarla gören herkes onları kıskanmış. Engerekler sadece onlarla dans etmek istemiş. Flamingoların ayakları bir an bile dumadığı için engerekler bu kıymetli çorapların neden yapıldığını göremiyormuş. Fakat engerekler yavaş yavaş şüphelenmeye başlamışlar. Flamingolar dans ederken yanlarından geçtikleri zaman ta yere kadar eğilip bakmaya çalışıyorlarmış. En çok da mercan yılanları huzursuz olmuş. Gözlerini çoraplardan alamıyorlarmış. Bir yandan da eğilip dillerini filamingoların ayaklarına değdirmeye çalışıyorlarmış, çünkü engereklerin dili insanların eli gibidir. Ama flamingolar yorgunluktan ölecek olmalarına rağmen bıkmadan sürekli dans etmişler.

Bunu fark eden mercan yılanları hemen dişi kurbağalardan ışıklı böcekçiklerden yaptıkları küçük fenerlerini istemişler. Sonra da hepsi birden durup flamingoların yorgunluktan yere yığılmalarını beklemişler.

Gerçekten de bir dakika sonra artık daha fazla dayanamayan bir flamingo timsahlardan birinin purosuna takılmış, sendeleyip yan tarafına düşüvermiş. Engerekler hiç vakit kaybetmeden küçük fenerleriyle gekip flamingoların ayaklarını ışıl ışıl aydınlatmışlar. Çorapların neden yapıldığını görünce öyle bir ıslık çalmışlar ki Parana Nehri’nin ta öbür kıyısından duyulmuş. “Bunlar çorap morap değil!” diye bağırmış engerekler. “Ne olduğunu biliyoruz! Bizi kandırdılar! Flamingolar kardeşlerimizi öldürmüş, derilerini çorap diye giymişler! Üstlerindeki çoraplar mercan yılanı derisi!” Bunu işiten flamingolar foyaları ortaya çıktığı için çok korkmuşlar ve hemen uçmak istemişler, ama o kadar yorulmuşlar ki bir adım atacak mecalleri yokmuş. Mercan yılanları hemen üstlerine atılmış, bacaklarının etrafına sarılmışlar ve dişlerini çoraplara geçirmişler. Öfkeden deliye dönüp çorapları paramparça etmişler. Flamingolar ölsün diye bacaklarını da ısırıyorlarmış.

Acıdan deliye dönen flamingolar bir o yana bir bu yana deli gibi sıçrıyormuş, bu sırada mercan yılanları hâlâ bacaklarına sarılı haldeymiş. Sonunda bir ufacık çorap parçası daha kalmadığını gören mercan yılanları flamingoları serbest bırakmışlar. Yorgun argın toparlanıp dans kıyafetlerini düzeltmişler. Hem mercan yılanları flamingoların öleceklerinden eminmiş, çünkü onları ısıran mercan yılanlarının en azından yarısı zehirliymiş.

Ama flamingolar ölmemiş. Hemen o acı içinde suya koşmuşlar. Acıdan avaz avaz bağırıyorlarmış. Normalde beyaz olan bacakları ise yılanların zehrinden dolayı kızarmış. Aradan günler geçmiş, onların bacakları hâlâ acıyormuş. Zehirlendikleri için de bacakları artık hep kırmızı kalmış.

Bütün bunlar çok uzun zaman önce olmuş. Şimdi flamingolar hâlâ yanan bacaklarının acısı dinsin diye neredeyse bütün gün boyunca kırmızı bacakları suyun içinde bekliyormuş. Bazen kıyıdan uzaklaşıp karaya bir iki adım atarlar, nasıl diye bakarlarmış. Ama zehirlerin acısı hemen geri geldiği için koşa koşa suya geri girerlermiş. Bazen canları o kadar çok yanar, o kadar çok yanarmış ki bir bacaklarını yukarı çeker, geremedikleri için saatlerce öyle kıpırdamadan dururlarmış.

İşte bu eskiden beyaz, şimdi ise kırmızı bacakları olan flamingoların hikayesi. Balıkların hepsi bunun sebebini bilir ve onlarla dalga geçer. Ama flamingolar bir yandan suyun içinde iyileşirken öç almayı da unutmaz, arada bir dalga geçmek için yanlarına çok yaklaşan ufak bir balığı mideye indirirler.


Yazan: Horacio Quiroga
Çeviren: Banu Karakaş
Editör: Nuray Önoğlu
Uruguay masalı
Dinlemek için: https://soundcloud.com/user-302411354/flamingolarin-coraplari
https://soundcloud.com/user-302411354/flamingolarin-coraplari

Comments

Popular posts from this blog

BİR GÖZ, İKİ GÖZ, ÜÇ GÖZ ♫

GEYİK PRENS VE KIZ KARDEŞİ

KRİSTAL KÜRE