BENEKLİ TAVUKLAR NASIL BENEKLİ OLDU? ♫ 📺
Bir varmış bir yokmuş, uzuuun zaman önce, küçük mü küçük, tatlı mı tatlı, kar gibi bembeyaz bir tavuk varmış. Bir gün kahvaltı etmek için toprağı eşeleyip yiyecek kurtçuklar ve böcekler ararken bir yandan da “Gıt gıt gıt gıdaaaak, gıt gıt gıt gıdaaak,” diye şarkı mırıldanıyormuş. Böyle kahvaltı hazırlıklarıyla meşgulken, bir anda yerde küçük bir kağıt parçası görmüş. “Gıt gıt gıt gıdaaaak, bendeki şu şansa baaaak!” diye şarkısını sürdürmüş. “Hımmm, bu bir mektup olmalı. Bir keresinde şu yakındaki çayıra kral gelmiş, otağını kurup eğlenmişti de, birçok insan ona mektuplar yazıp götürmüş, dileklerini iletmişti. Şimdi ben de krala bir mektup verebilirim. Alayım bu mektubu da varayım saraya, krala ileteyim,” diye düşünmüş.
Ertesi sabah küçük mü küçük, tatlı mı tatlı, kar gibi bembeyaz tavuk, yola çıkmış. Yolu uzunmuş ama bu gözünü korkutmuyormuş. Saraya kadar olan yolu yürüyebileceğinden eminmiş. Kanadına da içine mektubu koyduğu küçük kahverengi sepetini takmış. Küçük tavuk hayatı boyunca yuvasından çok uzağa hiç gitmemiş. O yüzden biraz da heyecanlıymış. Ne de olsa yepyeni yerlerden geçecek, kralın sarayını görecekmiş.
Bir süre gittikten sonra, arkadaşı tilkiye rastlamış. Bilirsiniz, tilkiler ve tavuklar pek arkadaş olmazlar, fakat bu tilki küçük, tatlı, kar beyazı tavuğun arkadaşıymış. Çünkü tavuk, bu tilkiye bir zamanlar bir tuzaktan kurtulması için yardım etmiş. Tilki onun bu iyiliğini hiç ama hiç unutmamış ve ondan sonra ikisi çok iyi arkadaş olmuşlar. Tilki, arkadaşı küçük, tatlı, kar beyazı tavuğu, küçük kahverengi sepetini kanadına takmış ve yola düzülmüş görünce, merakla sormuş. “Merhaba küçük beyaz tavuk, canım arkadaşım, nereye gidiyorsun böyle?” “Gıt gıt gıt gıdaaaak, kralın sarayına gidiyorum. Kendisine bir mektup götürüyorum,” diye cevap vermiş tavuk. “Oooo, demek öyle. O zaman izin ver sana eşlik edeyim. Böylece yolda birbirimize arkadaşlık ederiz, sıkılmazsın. Ne dersin?” demiş tilki. Küçük, tatlı, kar beyazı tavuk çok sevinmiş bu öneriye. Hemen kabul etmiş. “Ama,” demiş tilki, “yol çok uzun, beni de küçük kahverengi sepetinin içinde taşısan olur mu?” Tavuk hemen küçük kahverengi sepetini kanadından indirmiş, tilkicik içine atlamış ve yola devam etmişler.
Bir süre gittikten sonra, tilkiyle tavuk bir nehire rastlamışlar. Bir zamanlar küçük, tatlı, kar beyazı tavuk bu nehire bir iyilik yapmış. Nehir içindeki bazı çirkin kurtçukları güçlükle kıyıya atmış ve geri gelmelerinden korkuyormuş. Küçük tavuk onları yiyerek nehiri o dertten kurtarmış. O zamandan beri çok iyi arkadaş olmuşlar. Nehir küçük tavuğu görünce, “Hey, küçük beyaz tavuk, sevgili arkadaşım, nereye gidiyorsun böyle?” diye sormuş. “Gıt gıt gıt gıdaaaak, kralın sarayına gidiyorum. Kendisine bir mektup götürüyorum,” diye cevap vermiş tavuk. “Oooo ne güzel, yolculuklara bayılırım, ben de seninle gelebilir miyim?” demiş nehir. “Tabii ki gelebilirsin, demiş küçük beyaz tavuk ve isterse onu da küçük kahverengi sepetinde taşıyabileceğini söylemiş. Böylece nehir de sepete girmiş ve tilkinin yanına kıvrılmış.
Bir süre daha yürümüş küçük, tatlı kar beyazı tavuk ve bu kez de arkadaşı ateşle karşılaşmış. Bir zamanlar ateşe de zor bir anında yardım etmiş; ateş neredeyse sönüp ölmek üzereyken, küçük tavuk hemen biraz kuru ot getirip ateşe atmış ve ateşi yeniden canlandırmış ve o zamandan beri çok iyi arkadaş olmuşlar. Ateş, küçük tavuğu görünce sormuş, “Merhaba küçük beyaz tavuk, sevgili arkadaşım, nereye gidiyorsun böyle?” “Gıt gıt gıt gıdaaaak, kralın sarayına gidiyorum. Kendisine bir mektup götürüyorum,” diye cevap vermiş tavuk. “Oooo, demek öyle. Ben de seninle gelebilir miyim? Hayatım boyunca hiç saray görmedim, görmüş olurum. Ne dersin?” demiş ateş. Küçük, tatlı, kar beyazı tavuk memnuniyetle kabul etmiş, ateşe de küçük kahverengi sepete girmesini söylemiş. Fakat küçük kahverengi sepet çok doluymuş artık, ateşe yer bulamamaşlar. Bunun üzerine bir çözüm düşünmüşler, ateş küle dönüştürmüş kendisini, böylece o da küçük kahverengi sepete sığmış.
Hep birlikte yola devam etmişler ve sonunda saraya varmışlar. Sarayın kapısında muhafızlar bekliyormuş. Küçük, tatlı, kar beyazı tavuğu durdurmuşlar. “Kimsin ve küçük kahverengi sepetinin içinde ne taşıyorsun?” demişler. “Gıt gıt gıdaaaak, ben küçük beyaz tavuğum,” demiş, küçük beyaz tavuk. Muhafızlar öyle korkutucuymuş ki küçük beyaz tavuğun sesi zor çıkıyormuş korkudan ve heyecandan ama soruya da cevap vermesi gerekiyormuş. “Kral hazretlerine bir mektup getirdim," demiş. Sepetinde tilkinin, nehirin ve ateşin bulunduğundan söz etmek hiç gelmemiş aklına.
Muhafızlar küçük, tatlı, kar beyazı tavuğu kapıdan geçirmişler ve saraya girmesine izin vermişler. Küçük beyaz tavuk kralın huzuruna çıkmış. Kral yüksek, çok gösterişli, çok süslü bir tahtta oturuyormuş. Küçük beyaz tavuk kralın karşısında yerlere kadar eğilmiş. Öyle çok eğilmiş ki tüyleri kabarıp başını örtmüş adeta. Kral, “Kimsin sen ve beni neden görmek istedin?” demiş yüksek ve korkutucu bir sesle. “Gıt gıt gıdaaaak, ben küçük beyaz tavuğum,” demiş küçük, tatlı, kar beyazı tavuk korkmuş ve alçak bir sesle, “size mektubumu sunmak için geldim.” Sepetinden mektubu almış, krala uzatmış. Mektup yolculuk boyunca sepetin dibinde durduğundan, tilkinin ayaklarını bastığı yerler birazcık lekelenmiş; nehirin durduğu yer birazcık nemlenmiş ve ateşin küle dönmeden önce çıkardığı kıvılcımlar bazı yerlerini yakıp minik delikler açmış. Kral, bu haldeki mektubu görünce, çok öfkelenmiş, bas bas bağırmış. “Sen böyle pis bir kağıt parçasını bana getirmekle ne demek istiyorsun? Beni çok kızdırdın, bunu hakaret sayıyorum. Tavukların aptal olduklarını bilirdim ama sen en aptalları olmalısın, yıkıl karşımdan.” Sonra adamlarına dönmüş ve “Çabuk alın bu aptal küçük beyaz tavuğu, götürüp sarayın kümesine atın. Yarın akşam yemeğinde yiyeyim ben onu,” demiş.
Kralın adamları hemen yakalamışlar küçük beyaz tavuğu. Çok da sert davranmışlar. Sarayın koridorlarından geçmiş, arka kapıdan çıkmış ve sarayın bahçesindeki kraliyet kümesine atmışlar. Küçük beyaz tavuk, küçük kahverengi sepetini sıkı sıkıya tutuyormuş bu sırada.
Küçük beyaz tavuk kraliyet kümesine girince, kümesteki bütün hayvanlar, sülünler, ördekler, kazlar, tavuklar, horozlar, bıldırcınlar saldırmış zavallıcığa. Kimileri tüylerini yolmuş, kimileri gözünü oymaya çalışmış. Bir tanesi de küçük kahverengi sepetin kapağını açmış. Kapak açılır açılmaz, tilki fırlamış ve hemen arkadaşını korumak için kümesteki sülünleri, ördekleri, kazları, tavukları, horozları, bıldırcınları yemeye başlamış. Yakaladıklarını yemiş, kaçabilenler de kümesin en ulaşılmaz yerlerine kaçışmışlar.
Bütün bunlar olurken kümesten öyle canhıraş sesler, öyle bir gürültü patırtı yükselmiş ki, kral, kraliçe, muhafızlar, hizmetkârlar, aşçılar, saraydaki herkes neler oluyor diye koşup bakmaya gelmiş. Tilki çoktan kaçmaya başlamış ve küçük beyaz tavuk da hiç zaman kaybetmeden ardına takılmış. Ama kaçarken küçük kahverengi sepetini almayı unutmamış.
Saray halkı peşlerinde kaçmaya başlamış tilki ve küçük beyaz tavuk. Tam onları yakalayacaklarmış ki sepetten nehir fırlamış ve saray halkı ile aralarında akmaya başlamış. Kanoları olmadan saraylılar nehri imkânı yok geçemezlermiş.
Saray halkı kanoları getirip nehri geçerken, küçük beyaz tavuk ve tilki de kaçıp uzaklaşmaya fırsat bulmuşlar. Tam sık bir ormana yaklaşmışken ve oraya ulaşıp ağaçların arasında saklanmayı düşünürlerken, peşlerine düşenler yine iyice yaklaşmışlar. O zaman ateş sepetten fırlamış, yerdeki otları tutuşturup için için yakmış ve kapkara, yoğun dumanlar çıkarmaya başlamış. Her yer kararmış, göz gözü görmez olmuş. Saray halkı bırakın tilkiyle küçük beyaz tavuğu, birbirlerini bile göremiyorlarmış. Yapacak tek şey kalmış onlara, gerisin geri dönüp gitmek.
Ateş, küçük, tatlı, kar beyazı tavuğun küçük kahverengi sepetinden öyle bir aceleyle fırlayıp çıkmış ki sıcak külleri küçük beyaz tavuğun her yerine saçılmış. Sıcak küllerin değdiği yerlerde, kar beyazı tüylerinin üzerinde benekler oluşmuş. Küçük beyaz tavuğun civcivleri de benekli doğmuşlar. Sonra onların civcivleri ve onların civcivleri ve onların civcivleri ve onların civcivleri de benekli olmuş. Fakat benzerlikleri bununla bitmiyormuş; benekli beyaz tavuğun soyundan gelen bütün benekli tavuklar da onun gibiymişler, ne zaman ihtiyaçları olsa arkadaşlarının yardımına koşmuşlar ve arkadaşları da onlara hep yardım etmiş.
Bugün bile onların soyundan gelen tavuklar benekli olur. Eğer benekli bir tavuk görecek olursanız, bilin ki onlar krala mektup götüren küçük, tatlı, kar beyazı tavuğun soyundan gelmişlerdir. İşte benekli tavukların nasıl benekli olduğunun hikayesi böyledir.
Çeviren: Nuray Önoğlu
Brezilya masalı
Dinlemek için: https://soundcloud.com/kizkircil/benekli-tavuklar-nasil-benekli-oldu
Görüntülü dinlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=aqguIxrdBAg&feature=emb_logo&fbclid=IwAR17fW2Qu98UGTSAUQ1BF71AQGHun0DsPJpm7LZK8U7bghEv3GQEniAak-8
Dinlemek için: https://soundcloud.com/kizkircil/benekli-tavuklar-nasil-benekli-oldu
Görüntülü dinlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=aqguIxrdBAg&feature=emb_logo&fbclid=IwAR17fW2Qu98UGTSAUQ1BF71AQGHun0DsPJpm7LZK8U7bghEv3GQEniAak-8
Comments
Post a Comment