ALTIN BALIK ♫
Bir zamanlar, Buyan Adası’nda küçük, harap bir kulübede, yaşlı bir balıkçı ile karısı yokluk içinde yaşarmış. Yaşlı adam her gün ağını atıp balık tutmaya çalışırmış, ama tuttuğu kadarı karı kocayı hayatta tutmaya bile zar zor yetermiş. Bir gün yaşlı adam ağını tekrar atmış, sonra çekmeye başlamış, fakat bu defa önce hiç hissetmediği bir ağırlığı hissediyormuş, yine de güç belâ çekmiş ağı. Bir de bakmış ki, küçücük bir balık dışında ağ bomboş. Ama bu öyle sıradan bir balık değilmiş, altın bir balıkmış. Bu altın balık, insan gibi seslenerek konuşmuş “Beni alma yaşlı adam. Bırak da derin masmavi sulara geri döneyim ve sana faydam dokunsun, ne dilersen onu gerçekleştireyim,” demiş. Yaşlı adam durup düşünmüş ve “Bana senden bir fayda yok, denize geri dön ve yüz,” demiş. Balığı denize geri atmış.
Yaşlı adam, altın balığı denize attıktan sonra evine dönmüş. Yaşlı karısı, adama ne kadar balık tuttuğunu sormuş. O da “Tek bir altın balıktan başka bir şey yoktu, onu da denize geri attım,” demiş. Sonra, balığın ona insan gibi seslendiğini, “Beni alma yaşlı adam. Bırak da derin masmavi sulara geri döneyim ve sana faydam dokunsun, ne dilersen onu gerçekleştireyim,” dediğini ve bunun üzerine kendisinin de balık için üzülüp hiçbir şey istemeden özgür bıraktığını karısına ayaküstü anlatıvermiş. Karısı çok kızmış. “Ah seni koca şeytan! Ayağımıza gelen fırsatı anlamadan geri teptin!” diye kocasına bağırıp durmuş. Yaşlı kadının öfkesi dinmek bilmemiş o akşam, kocasının anasından emdiği sütü burnundan getirmiş. “En azından bir ekmek isteyebilirdin, yakında yiyecek bir kuru ekmeğimiz bile olmayacak, o zaman ne yapacaksın?” diyerek çıkışmış.
Ertesi sabah yaşlı adam umutsuzca altın balıktan ekmek istemek için deniz kıyısına gitmiş. “Ah Balık, güzel Balık! Denizin üstüne çıkıp kuyruğunun üstüne dikil de yüzünü bana çevir,” diye bağırmış. Altın balık hemen yüzerek gelmiş. “Neye ihtiyacın var, ihtiyar?” diye sormuş. Yaşlı balıkçı “Yaşlı karım seni denize geri attığım için çok sinirlendi. Senden ekmek istemem için gönderdi beni,” diye cevap vermiş. Balık “Evine dön, orada bolca ekmek bulacaksın,” demiş. Bunun üzerine yaşlı adam evine geri dönmüş ve karısına evde hiç ekmek olup olmadığını sormuş. “Ekmek bol bol var,” diye yanıtlamış karısı, “ama leğenim aşınmaktan su sızdırıyor ve ben de hiçbir şeyi yıkayamıyorum. Şimdi doğru altın balığına geri git ve yeni bir leğen iste!” demiş.
Yaşlı adam kıyıya geri gitmiş: “Ah Balık, güzel Balık! Denizin üstüne çıkıp kuyruğunun üstüne dikil de yüzünü bana çevir,” diye bağırmış. Altın balık hemen yüzerek gelmiş. “Neye ihtiyacın var, ihtiyar?” diye sormuş. Yaşlı adam: “Beni karım gönderdi, yeni bir leğen istiyor,” diye demiş. Bunun üzerinde balık da “Pekâlâ, yeni bir leğenin de olacak,” demiş. Yaşlı adam evine geri dönmüş, ancak daha kapıdan adımını bile atmadan yaşlı karısı adamın üstüne çullanmış: “Altın balığına geri git ve bize yeni bir ev yapmasını iste, burası başımıza yıkılacak, burada artık daha fazla yaşayamayız,” demiş.
Adam evden kıyıya gidip “Ah Balık, güzel Balık! Denizin üstüne çıkıp kuyruğunun üstüne dikil de yüzünü bana çevir,” diye bağırmış. Altın balık hemen yüzerek gelmiş. “Neye ihtiyacın var, ihtiyar?” diye sormuş. Yaşlı adam: “Yeni bir ev,” demiş ve eklemiş “yaşlı karım huysuz ve bana bir türlü huzur vermiyor. Artık o eski kulübede daha fazla yaşamayacağını, çünkü kulübenin başımıza yıkılacağını söyleyip duruyor.” Balık: “Sen gönlünü ferah tut ihtiyar. Var git evine ve iyi dileklerini eksik etme, hepsi kabul olacak,” demiş.
Böylece yaşlı adam varmış gitmiş evine, bir de ne görsün; meşe ağacından yapılı, oymalı saçakları olan yepyeni bir ev varmış kulübesinin yerinde. Fakat yaşlı karısı eskisinden daha saldırgan, daha şiddetle bağırıp çağırarak adamın üstüne yürümüş. “Ah seni koca aptal! Ayağına gelmiş fırsatı tepip duruyorsun. Yeni bir evin yeteceğini mi sandın! Şimdi doğru altın balığına geri dönüp, ‘Artık bir balıkçının eşi olmaktan usandığımı, asil bir hanımefendi olup, halkımın sözümü dinleyerek önümde boyun eğmelerini istediğimi’ söyle” demiş.
Yaşlı adam yine kıyıya gitmiş ve yüksek sesle: “Ah Balık, güzel Balık! Denizin üstüne çıkıp kuyruğunun üstüne dikil de yüzünü bana çevir,” diye bağırmış. Altın balık hemen yüzerek gelmiş. “Neye ihtiyacın var, ihtiyar?” diye sormuş. İhtiyar da, “Yaşlı karım bana bir türlü huzur vermiyor. İyice zıvanadan çıktı, bir balıkçının karısı olmaktan usandığını söylüyor ve asil bir hanımefendi olmak istiyormuş,” diye anlatıvermiş. Altın balık: “Sen gönlünü ferah tut. Var git evine ve iyi dileklerini eksik etme, hepsi kabul olacak,” demiş.
Böylece yaşlı adam varmış gitmiş evine, varmış gitmiş ki ne görsün! O ahşap evin yerinde, avlusunda hizmetkarların koşuşturduğu, mutfağında aşçıların yemek pişirdiği, üç katlı, büyük taştan ev varmış ve de yaşlı karısı da yüksek bir koltukta oturmuş, sırma işlemeli ipe elbiseler içinde etrafa emirler yağdırıyormuş. Yaşlı balıkçı şaşa kalmış. “Selamlar sana karıcığım,” diye seslenmiş yaşlı adam. Sırmalı ipekler içindeki kadın: “Bu ne küstahlık!” diye haykırmış. “Ne cüretle benim gibi asil bir hanımefendiye ‘karıcığım’ dersin. Hizmetçiler! Alın şu yaşlı budalayı ahıra götürün ve bir temiz kırbaçlayın,” diye buyurmuş. Hizmetçiler hemencecik içeriye girip, yaşlı adamı ensesinden yakaladıkları gibi ahıra doğru çekip götürmüşler ve yaşlı adamı eşek sudan gelinceye kadar pataklamışlar. Daha sonra, kadın adamı kâhyası yapmış. Yaşlı adamın eline bir süpürge tutuşturmuş, avluyu temizlemesini ve yeme-içmesini de mutfakta halletmesini emretmiş. Yaşlı adamın hayatı zindan olmuş. Bütün gün avluyu süpürüyor, bir zerre bile toz bırakırsa, ahıra çekilip kırbaçlanıyormuş. Yaşlı adam içinden “Ne cadaloz bir kadınmış! Ben ona onca zenginliği sunayım, o ise burnu havalarda, beni kocası olarak bile görmesin,” diye geçiriyormuş.
Gel zaman git zaman, yaşlı kadın bir hanımefendi olmaktan da usanmış, yaşlı adamı çağırtmış ve “Altın balığına geri dön yaşlı şeytan ve ona ‘Şimdi bir vali karısı olmak bile yetmez bana, ben artık kraliçe olmak istiyorum’ dediğimi söyle, çabuk,” diye emretmiş.
Böylece yaşlı adam denize inmiş ve “Ah Balık, güzel Balık! Denizin üstüne çıkıp kuyruğunun üstüne dikil de yüzünü bana çevir,” diye bağırmış. Altın balık hemen yüzerek gelmiş. “Neye ihtiyacın var, ihtiyar?” diye sormuş. Yaşlı adam: “Benim ihtiyar iyice zıvanadan çıktı; asil bir hanımefendi olmaktan usanmış, kraliçe olmak istiyormuş,” demiş. Altın balık: “Sen gönlünü ferah tut. Var git evine ve iyi dileklerini eksik etme, hepsi kabul olacak,” demiş.
Böylece, yaşlı adam varmış gitmiş evine ki ne görsün! Eski evin yerinde, altın çatılı kuleleri olan ve tüfekli muhafızların bir aşağı bir yukarı volta attığı bir saray varmış. Sarayın görkemli arka bahçesinin önündeki büyük çimenlikte muhafızların geçit töreni varmış. Kraliçe kıyafetleri içindeki yaşlı kadın, generalleri ve valileriyle beraber balkonda belirmiş ve askerleri denetlemeyip selamlamaya başlamış. Davullar gümbürdemeye, müzik çınlamaya başlarken, askerler hep bir ağızdan: “Kraliçe Çok Yaşa! Kraliçe Çok Yaşa!” diye haykırmışlar.
Gel zaman git zaman, yaşlı kadın kraliçe olmaktan da usanmış. Hemen yaşlı balıkçının bulunup huzuruna getirilmesini emretmiş, böylelikle onu bir kez daha görevlendirebilirmiş. Bir yaygaradır kopmuş: Generaller homurdanarak, valiler oflayıp puflayarak ortalıkta dolaşıyor, “Nasıl bir yaşlı adam ki bu!” diye söyleniyorlarmış. Sonunda yaşlı adam arka avluda bulunup, kraliçenin huzuruna getirilmiş. “İyi dinle koca şeytan! Altın balığına git ve ona söyle. Artık kraliçe olmak istemiyorum. Tüm denizlerin hâkimi olmak istiyorum, böylece denizlerin tümü ve balıklar bana itaat ederler,” demiş. Yaşlı adam itiraz etmeyi denemiş ama ne fayda! Olur da gitmezse kellesinden olacakmış.
Böylece, çarnaçar deniz kıyısına inmiş ve “Ah Balık, güzel Balık! Denizin üstüne çıkıp kuyruğunun üstüne dikil de yüzünü bana çevir,” diye bağırmış. Ancak bu kez altın balık ortaya çıkmamış. Yaşlı adam bir kez daha altın balığı çağırmış ve balık yine çıkmamış. Yaşlı adam üçüncü kez altın balığı çağırmış ve birden deniz çalkalanmaya ve köpürmeye başlamış. Bir zamanlar berrak ve masmavi olan sular, artık zift gibi kapkaraymış. Altın balık yüzeye çıkmış ve “Neye ihtiyacın var ihtiyar?” diye sormuş. Yaşlı adam, “Yaşlı karım iyice kudurdu. Kraliçe olmaktan usanmış, denizlerin hükümdarı olup, tüm suları zaptetmek ve balıklara hükmetmek istiyormuş,” demiş.
Altın balık adama hiçbir şey dememiş, sadece kuyruğunu döndürmüş ve derin sularda yok olmuş. Yaşlı adam varmış gitmiş evine ve gördükleri karşısında gözlerine inanamamış! Saray gitmiş ve yerinde o eski, küçük, yıkık dökük kulübeleri varmış. Kulübenin içinde yaşlı karısı eski püskü kıyafetleriyle oturuyormuş. Eskiden olduğu gibi yaşamaya başlamışlar. Yaşlı adam yine balıkçılığa başlamış. Fakat ağını kaç kere atarsa atsın, bir daha asla altın balıkla karşılaşamamış.
Çevirenler: Setenay Özaydemir Akın, Altuğ Hasözbek
Editör: Nuray Önoğlu
Rus masalı
Dinlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=1x6phu0XgX0&feature=youtu.be
Comments
Post a Comment