KRALİÇE ARI VE MASAL YAZICISI

Bir Çingene kadınıymış
Masalların birinde
Denizin altı...

Ve masalların birinde herşeyin ve herkesin birbirini şifalandırdığı bir deniz varmış. Yaşama tanıklık eden bir çift gözmüş önce. O seyrettikçe çeşitlenmiş, çoğalmış. Neşeli bir çingene kadına dönüşmüş. Nefesi yaşamı doldurmuş. Yaşam o ruhun nefesiyle devam ediyormuş ondan beri.

O ruhun nefesiyle anlatılmış masal haikularından biridir kraliçe arının masal haikuları...

“Dünyanın gizli bir köşesinde yaşayan bir kraliçe arı varmış. Ağaçların, bitkilerin, çiçeklerin dilini bilir; onlarla konuşurmuş. Bir gün kraliçe arı o gizli köşeden çıkmış ve yıldızlara doğru uçmuş. Hayretle farketmiş ki yıldızların dili; ağaçların, bitkilerin ve çiçeklerin diliyle aynıymış. Kraliçe arı o gün bugündür kah dünyada, kah yıldızların arasında hepsiyle dost olarak yaşamış.

Yine bir gün gizlice çıkmış kraliçe arı o gizli köşesinden. Hayatın gergefi dokunurken, sarmaşıkların sarmaştığını ve bunu haber alan ağaçların çiçek açtığını görmüş. Gördükleri ona yetmiş; içi sevinçle dolmuş.

Kraliçe arı bir gökbahçede oynayan iki çocuk görmüş; kuşların diliyle konuşuyorlarmış. Küçük olana ‘Küçük Süt Dalı’, büyük olana ‘Büyük Süt Dalı’ ismini vermiş. Onların oyununu seyrederken kuşların şarkısını dinlemiş bir taraftan da...

Kraliçe arı kuşların şarkısını dinlemiş, dinlemiş... Sessizliğe benziyormuş.

Yıldızların çok derin bir köşesine gitmiş kraliçe arı bir gün. Orada bir şey görmüş. Şimdiye kadar gördüğü hiçbir şeye benzemiyormuş. Onu seyretmiş bir süre ve bilinmeyen anlamında 'Sır' adını vermiş ona. 'Sır'la da dost olmuş.

'İlahi dokumanın bir ipliğiyim' diye geçirmiş içinden kraliçe arı yaşamı seyrederken. Gülümsemiş.

Kraliçe arı bir gün kalbine bakmış. Küçük bir çingene kızının çıplak ayakları üzerinde duran çiçeklenmiş masumiyeti görmüş.

'Evren en basit ve güzel haliyle yaratıcı bir dayanışma' diye geçirmiş içinden kraliçe arı.''

Bir gün kraliçe arı Tanrı'nın gözyaşını görmüş. Ondan oluşan okyanusları ve yaşamın yeşerdiğini. Onu koklamş. Yağmur gibi kokuyormuş. Tanrı'nın şifaya dair masallarını dinlemiş o gözyaşında.

‘Yaşamı bütün olarak kabul edemediği için sürekli bir bedel yanılgısı içinde insan,’ diye geçirmiş kraliçe arı içinden. Okyanusun ve zamanın derinliklerinden 'Opabinia' diye seslenmiş balık. Kraliçe arı kaybolmayan bilgiyi anlamış ve sevinçle dans etmiş.

Dünyanın cennetinde gülümsemiş kraliçe arı. Orada çiçekler kuş, kuşlar çiçek, yaşamın kokuları sıcacık bir ekmek gibiymiş. Balını yapmış orada hep. Yaşamı öyle geçmiş...

Kraliçe arı sevdiğine demiş ki: ‘Sen kalbin atışı gibisin, ben de nefes. Bu da bizim dansımız.’

‘Bir çiçeği kokladığında, onun özünü de koklarsın’ diye gülümsemiş kraliçe arı. ‘Öylelikle bütün çocukların kokusunu da; masumiyeti yani.’

Kraliçe arı sessizce durmuş dünyadaki o gizli köşesinde. Aşık kuşlara, ağaçlara, onların yapraklarına, köklerine ve yıldızlara bakmış... Tanrı'nın sırrı en az baktığımız yere sakladığını anlamış; İçimize.

Sonra bir gün kraliçe arı, adına masallar yazan kadının balkondaki masasına konmuş. Bir süre sessizce muhabbet etmişler. Kraliçe arı yorgun son dansını yapmış ve ölmüş yaşadığı gibi sessizce... Masalları yazan kadın, akşamsefalarının olduğu saksının toprağının üzerine sevgiyle koymuş onu. Hala orada yatıyor...”

Nice sonra dünyanın yine başka bir gizli köşesinde yeni bir kraliçe arı dünyaya gelmiş. Öylelikle kraliçe arı ve onun masalları hep yaşamış...







Haziran 2019-Mart 2020

Yazan: Ayfer Akalın
Desenler: Ayfer Akalın
Editör: Nuray Önoğlu


Comments

Popular posts from this blog

BİR GÖZ, İKİ GÖZ, ÜÇ GÖZ ♫

GEYİK PRENS VE KIZ KARDEŞİ

KRİSTAL KÜRE