İVAN'IN HİKÂYESİ
Vaktiyle Hwrdh
denen bir yerde, Llanlavan bölgesinde yaşayan bir kadın ve bir adam varmış. İş bulmak çok zormuş; bu yüzden
İvan adındaki adam, karısına “Ben gidip iş arayacağım, sen de evde kal, beni
bekle,” demiş.
Böylece adam karısına
veda edip Doğu’ya, uzak yerlere doğru yola koyulmuş ve sonunda bir çiftçinin
evine varmış. Kapıyı çalıp ondan iş istemiş. “Ne iş yapabilirsin?” demiş
çiftçi. “Elimden her iş gelir.” demiş Ivan. Daha sonra yıllığı üç pounda
anlaşmışlar ve Ivan çiftçi için çalışmaya başlamış.
Yıl sonu
geldiğinde, patronu ona üç poundu göstermiş. “Bak, Ivan,” demiş, “işte senin
hakkın olan para; ancak bu parayı bana geri verirsen ben de sana karşılığında
bir öğüt veririm.” “Bana paramı ver.” demiş Ivan. “Hayır, vermeyeceğim.” demiş, çiftçi, “Sana
öğüdümü söyleyeyim.” “Söyle o zaman.” demiş Ivan. O zaman çiftçi, “Asla yeni
bir yola girmek için eski yolu terk etme.” demiş.
Aynı ücretle bir
yıl daha çalışmak üzere çiftçi ile anlaşmış İvan ve bir yıl daha çalışmış. Yıl sonu
geldiğinde Ivan, parasının yerine yine küçük bir öğüt daha almış: “Asla yaşlı
bir adamın genç bir kadınla evli olduğu bir yerde kalma.”
Üçüncü yılın
sonunda yine aynı şey yaşanmış, aldığı öğüt şuymuş: “Dürüstlük en iyi şeydir!”
Ivan bakmış ki
çiftçiye çalışmasının kendisine bir faydası olmuyor, artık daha fazla kalmak
istememiş orada. Artık karısının yanına dönmek istemiş. “Bugün gitme,” demiş çiftçi,
“yarın fırın yanacak. Karım; eve, karıcığına götürmen için sana bir kek yapsın.”
Fırın yanmış, kek pişmiş ve Ivan yola çıkacağı zaman “İşte!” demiş çiftçi, “işte,
eve karına götürmen için bir kek, ama bu keki en mutlu anınızda, ancak o zaman bölüp
yiyin, daha önce değil.”
Böylece Ivan
çiftçiye ve ailesine veda etmiş, eve doğru yola koyulmuş ve Wayn Her denen yere
varmış. Orada panayırdan evlerine dönmekte olan kendi memleketinden üç tüccarla
karşılaşmış. “Aa! Ivan,” demişler, “bizimle gel; seni gördüğümüze ne kadar
sevindik. Bu kadar zamandır nerelerdesin?” “Çalışıyordum.” demiş Ivan, “Şimdi
de eve, karıma gidiyorum.” “Öyleyse, bizimle gel! Birlikte yolculuk edelim, çok
memnun oluruz.”
Ancak tüccarlar
eve dönmek için yeni bir yola girdiklerinde, Ivan patronunun öğüdünü hatırlayıp
eski yoldan gitmiş. Tüccarlar henüz Ivan’dan çok uzaklaşmamışken, civardaki
evlerin çayırlarında yol alırlarken, haydutlar üzerlerine çullanmış. Tüccarlar “Hırsız!
Hırsız var!” diye bağırmaya başlamışlar, Ivan da “Hırsız var!” diye bağırmış. Haydutlar
Ivan’ın bağrışını duyunca kaçıp gitmişler, Yolları yeniden birleşip tekrar
buluşana dek tüccarlar yeni yoldan giderken Ivan da eski yoldan gitmiş.
Yolları kasabanın
birinde yeniden kesişmiş. “Ah! Ivan.” demiş tüccarlar, “Biz de sana bakıyorduk,
yolda bizden ayrı düştün. Gel bizimle kal, misafirimiz ol, memnun oluruz.” Hep
birlikte tüccarların öteden beri konakladıkları eve geldiklerinde İvan “Önce ev
sahibini görmeliyim.”
demiş. “Ev sahibini mi!” diye bağırmışlar; “Ev sahibini görüp de ne yapacaksın?
Ama ille de görmek istiyorsan, işte ev sahibesi, hem genç hem güzel. Eğer ev
sahibini de görmek istersen onu mutfakta bulabilirsin.” Böylece İvan mutfağa
gitmiş ve şişleri çevirmekte olan zayıf, yaşlı bir adam olan ev sahibini
görmüş. “Yok, yok!” demiş Ivan, “Aman aman, ben burada kalamam, yan eve gideceğim.”
“Hemen gitme!” demiş
tüccarlar, “Bizimle yemek ye, memnun oluruz.” Ivan onlarla birlikte yemek
yedikten sonra yan eve gidip uyumaya hazırlanmış.
Meğer, ev
sahibesi keşişin biriyle birlikte o gece diğerleri uykudayken yaşlı adamı
öldürmeyi planlamış. İkisi birlikte suçu da o gece konaklayanların üzerine
atmaya karar vermişler.
Yan evin
duvarında bir delik varmış ve Ivan yatağındayken delikten bir ışık geldiğini
görmüş. Kalkıp bakmış ve keşişin konuştuğunu duymuş: “Şu deliği kapatayım en
iyisi,” demiş keşiş, “yoksa yan evdekiler yaptıklarımızı görebilir”. Ev
sahibesi, adamı öldürürken o da sırtıyla deliğe doğru yaslanmış. Bu esnada Ivan
bıçağını almış ve delikten sokup rahibin cüppesinden bir parça kesmiş.
Sabahleyin
evdekiler ev sahibesinin canhıraş çığlıklarıyla uyanmış. Kadın çığlık çığlığa kocasının
öldürüldüğünü, evde de tüccarlardan başka ne bir erkek ne de bir çocuk
olmadığına göre, kocasını onların öldürmüş olması ve bu yüzden asılmaları gerektiğini
haykırıyormuş.
Böylece
tüccarları alıp hapse atmışlar. Ivan da hemen onları görmeye gitmiş. “Ah, ah
Ivan!” diye ağlaşmışlar, “Kötü şans peşimizi bırakmıyor, ev sahibimiz dün gece
öldürülmüş ve bu yüzden asılacağız.” “Olur mu öyle şey?” demiş Ivan “Yargıçlara
söyleyin gerçek katilleri yakalatsınlar!” “Gerçek katillerin kim olduğunu kim bilebilir?
Kim bilir suçu kim işledi?” diye
yanıtlamış tüccarlar. “Suçu kim mi
işledi!” demiş Ivan. “Eğer kimin bu suçu işlediğini kanıtlayamazsam sizin
yerinize beni assınlar.”
Ivan hemen yargıca
gidip bütün bildiklerini anlatmış ve rahibin cüppesinden kestiği kumaş
parçasını çıkarmış. Böylece tüccarlar serbest bırakılmış, ev sahibesiyle rahip
yakalanıp asılmışlar.
Daha sonra beraber
yola çıkmışlar ve tüccarlar Ivan’a: “Burman bölgesindeki Taş Yığını Ormanı’na
kadar birlikte gidelim,” demişler. Sonra yolları ayrılmış. Tüccarlar, Ivan’ın
onlarla gelmesini istemişlerse de o tekliflerini reddetmiş; doğrudan eve,
karısına gitmek istiyormuş artık.
Karısı onu
gördüğünde, “Tam zamanında geldin. Bak, bir altın kesesi buldum, üzerinde isim
yok ama yöremizin Büyük Lord’una ait olduğundan eminim. Sen geldiğinde, ben de
tam ne yapsam diye düşünüyordum.” demiş. O anda Ivan, üçüncü öğüdü anımsamış ve
“Hadi gidip bunu Büyük Lord’a verelim.” demiş. Böylece Lord’un yaşadığı kaleye
doğru yola koyulmuşlar, ama Lord orada değilmiş, bu nedenle keseyi kapıya bakan hizmetkâra bırakmışlar
ve evlerine dönüp sessiz sakin yaşamış gitmişler bir zaman.
Günlerden bir gün
Lord evlerinin kapısını çalmış ve içmek için su istemiş. Ivan’ın karısı Lord’a su verdikten sonra,
“Dilerim Lord hazretleri kesesini içindeki bütün altınlarla birlikte sağ salim teslim alabilmiştir,”
demiş. “Ne kesesinden bahsediyorsunuz?” diye cevaplamış Lord. “Elbette ki bulduğumuz
ve Lord hazretlerine verilsin diye kalenizin kapısındaki hizmetkâra bıraktığımız
altın kesesinden.” demiş kadın.
Meğer hizmetkâr
keseyi Lord’a vermemiş. Lord keseyi kime verdiklerini kendisine göstermelerini
istemiş. Bunun üzerine Ivan ve karısı kaleye gitmiş, keseyi bıraktıkları adamı göstermişler
ve adam kaleden gönderilmiş. Lord, Ivan’dan çok hoşlanmış ve hırsızın yerine
onu işe almış. Karısıyla birlikte kaleye gelip yaşamalarını istemiş. Yaşayacakları
yeni yere geçerken “Dürüstlük en önemli şeydir,” demiş Ivan, “çok ama çok mutluyum!”
O anda aklına
yanında çalıştığı çiftçi ve onun en mutlu anlaında bölmelerini söylediği kek
gelmiş. Keki bölüp bakmışlar ki ne görsünler! Kekin içinde Ivan’ın çiftçi için
çalıştığı üç yıl boyunca hak ettiği para varmış!
Çevirmen: Merve Gündoğdu
Editör: Nuray Önoğlu
Kelt masalı (Joseph Jacobs)
Comments
Post a Comment