HABERCİLER - Ölüm ile Tanışan Gencin Hikâyesi



Bir zamanlar Terceira adasında adı Vladmiro olan genç bir adam yaşarmış. St. John’un bir süvarisi olan bu genç, Flanders’tan gelmiş. Adalı güzel bir genç kızla nişanlanmış.

Bir sabah sedir ormanında avlanırken Ölüm’ü karşısında bulmuş. Ölüm Vladmiro’yu almaya gelmiş. Dizlerinin üzerine çöküp Kutsal Bakire’ye coşkulu dualar etmiş, canının bağışlanmasını dilemiş Vladmiro. Sonra Ölüm’e dönmüş ve demiş ki “ Ey Ölüm, neden bana bu kadar çabuk geldin? Gencim, zenginim, mutluyum. Beni seven güzel bir genç kızla nişanlıyım. Hayat ne kadar parlak ve güzel görünüyor bilsen!”

Ölüm bir adım geri atmış. “Kutsal Ana’ya olan duaların seni kurtardı,” demiş Ölüm. “Gerçekten de seni aramaya çıkmış, canını almaya gelmiştim. Bir av kazası sonucu ölmek üzereydin. Ama görüyorsun ki çoktan geri adım attım. Şimdilik benimle gelmemene karar verdim.”

Vladmiro şükran duası ile karşılık vermiş Ölüm’e. Sonra da bir ricada bulunmuş ondan. “Ey Ölüm,” demiş, “senden bir ricada bulunacağım. Bir daha böyle aniden gelme lütfen. Bu beni korkutuyor. Benim için bir sonraki gelişinde, lütfen bana küçük uyarılarda bulunacak haberciler gönderme nezaketi gösterir misin?”

“Elbette genç süvari,” diye yanıtlamış Ölüm. “ Bu dileğini memnuniyetle yerine getireceğim. Bir dahaki sefere, sana yaklaşmadan önce, gelişimin yaklaştığını önceden bildirecek haberciler göndereceğime söz veriyorum.”

Ölüm, bu sözleri söyledikten sonra geri çekilmiş ve Sedir ormanı boyunca tek başına yola devam etmiş.

O yılın baharında genç süvari, kendisini seven güzel nişanlısıyla evlenmiş. Hayatları neşe ve mutluluk doluymuş. Birbirine çok yakışan çiftin birçok çocuğu olmuş. Zenginlik ve saygınlık da eksik kalmamış.

Aradan belki yarım yüzyıl geçmiş. Vladmiro torunlarını dizlerinin üzerine oturtmuş sedir ormanında Ölüm ile nasıl karşılaştığını anlatıyormuş. “Ölüm seni almadığı, dünyada bıraktığı için çok şanslıyız,” demiş torunlarından biri. Vladmiro ile aynı adı taşıyan torunu, “Eğer öyle yapmasaydı, bizim büyükbabamız olamazdın,” demiş dedesine daha da sokularak. “Ama artık Ölüm’den korkmana gerek yok değil mi büyükbaba?” diye sormuş küçük Maria. “Çünkü sözünü tutacak ve gelmeden önce habercilerini gönderecek sana, öyle değil mi?” demiş. “Evet, Ölüm sözünün eridir, mutlaka habercilerini gönderecektir,” yanıtını vermiş yaşlı süvari.

Ertesi sabah, evli kızı Francisca’nın yaşadığı Fayal adasına doğru, kızını ve oradaki torunlarını ziyaret etmek için yelken açmış. Yolculuk esnasında şiddetli bir fırtına çıkmış. Küçük teknesinde bu tufanla mücadele etmiş. Fırtınanın en şiddetli anında, gençliğinde ormanda karşılaştığı Ölüm’ü bir anda karşısında bulunca, ödü patlamış. “Neden böyle ansızın geldin?” diye bağırmış Vladmiro. “Neden sözünde durmadın? Bir sonraki gelişinde bana küçük uyarılarda bulunacak haberciler gönderme nezaketi gösterir misin, diye sormuştum sana ve sen de göndereceğine söz vermiştin. Hani, nerede gönderdiğin haberciler? Neden birdenbire çıktın karşıma?” Ölüm, “Ama sözümde durdum ben,” diye cevaplamış, “sana pek çok haberci gönderdim. Onları hiç görmedin, hiç fark etmedin mi?” Vladmiro hayretler içinde kalmış. “Hayır, ben haberci maberci görmedim. Madem gönderdin, neredeler peki?” diye meydan okumuş Ölüm’e. Ölüm Vladmiro’un beyazlamış saçlarını işaret etmiş. “Ak düşen saçların, görmenin ve işitmenin azalması, yanaklarındaki kırışıklıklar, eklemlerindeki ağrılar hep benim habercilerimdi. Ama sen onları görmedin, duymadın, dikkate almadın öyle mi? Sahi, gönderdiğim habercileri hiç mi fark etmedin?”

O zaman Vladmiro Ölüm’ün sözünü tuttuğunu ama kendisinin habercileri fark etmediğini, hatta görmezden geldiğini anlamış. Başını sessizce önüne eğmiş, daha fazla söylenmeden, karşı çıkmadan kendisini Ölüm’ün kollarına bırakmış.

Ölüm, sözünün eriymiş gerçekten de. Tıpkı söylediği gibi önceden habercilerini göndermiş.


Çeviren: Kübra Terzi
Editör: Nuray Önoğlu
Portekiz Masalı

Comments

Popular posts from this blog

BİR GÖZ, İKİ GÖZ, ÜÇ GÖZ ♫

GEYİK PRENS VE KIZ KARDEŞİ

KRİSTAL KÜRE